Fartbrook’un sakin sokaklarında dolaşan 11 yaşındaki Margaret Simon, New York City’nin kaotik atmosferinden kaçarak kendi içsel yolculuğuna adım atar. Bu taşınma, sadece yeni bir ev bulma mücadelesi değil, aynı zamanda kendi varlığını anlama ve kabul etme sürecidir. Annesi Hristiyan, babası Yahudi olan Margaret, çocukluğunu bu iki farklı inanç arasında dengelemiş ve büyümüştür. Bu ikilik, onu kendi dini yolu bulmaya teşvik ederken içsel bir çatışmanın da içine sürükler. Henüz 12 yaşındayken, Margaret, sık sık içsel bir diyalog içinde Tanrı’ya seslenir. “Tanrı, burada mısın? Ben, Margaret” gibi dualarla içsel bir diyalog kurar. Bu belirsizlik ve ailesinin farklı inançları, zihnini meşgul eden bir zihin labirentidir. Ancak bir gün, okuldaki bir proje, kendi inançlarını ve kimliğini keşfetme yolculuğunu hızlandırır. Bu araştırma projesi, Margaret’ın farklı insanların dini inançlarını öğrenmesine ve kendi iç dünyasındaki dinamikleri daha iyi anlamasına olanak tanır. İbadet yerlerini ziyaret etmek, çeşitli dini uygulamaları deneyimlemek ve hatta Yahudi babaannesini daha yakından tanımak, ona kendi inançlarını ve köklerini anlama yolunda bir rehberlik sunar. Bu süreçte, Margaret, kendi dini kimliğini bulma yolculuğunda önemli bir adım atar.