Niels Cartier’in hayatı, sıradışı bir romanın sayfalarından fırlamış gibi, karmaşık ve etkileyici bir hikayeydi. Antigang üyeliği, romanın başlangıcıydı; sadece birinci bölümde değil, tüm kitap boyunca izlerini bıraktı. Ancak trajik bir soygunla birlikte, hikaye daha da yoğunlaştı. Eşinin ve özgürlüğünün kaybı, onun ruhunu derinden yaraladı, sayfalar boyunca izlerini taşıdı. Geçmişin hayaletleri, onu her adımda takip etti, kaçışı imkansız gibi göründü. Ve şimdi, tekrar ortaya çıkan tehlike, onun içindeki kahramanı uyandırdı. Ancak artık yalnız değildi. Kızı, onun için bir destanın kahramanıydı, beraber mücadele etmek için hazır bir savaşçı. Birlikte, romandaki kahramanlar gibi, zorlukların üstesinden gelmeye kararlı bir şekilde ilerlediler, okuyucuların yüreğinde yer edinen bir öykünün sonuna doğru yola çıktılar.