Anne, parlak bir avukatlık kariyerine sahip olmanın verdiği başarı ve itibarla, dışarıdan bakıldığında mükemmel bir hayat yaşamaktadır. Eşi Pierre ve iki ergen kızıyla birlikte, sakin ve huzurlu bir yaşam sürdürmektedir. Ancak, bu mükemmel görünen hayatın ardında, Anne’nin içsel olarak yaşadığı karmaşık duygular vardır. Görünüşte mutlu bir aile yaşantısı sürdürse de, iç dünyasında hep bir eksiklik ve rahatsızlık hissi taşımaktadır. Her şey yolunda giderken, beklenmedik bir şekilde Pierre’in önceki evliliğinden olan 17 yaşındaki oğlu Theo’nun hayatlarına girmesiyle, dengeler alt üst olur. Başlangıçta bu duruma direnç gösteren Anne, Theo’nun varlığıyla başa çıkmakta zorlanır. Ancak, zamanla, bu genç adamla beklenmedik bir şekilde bir yakınlık hisseder. Bu yakınlık duygusu, Anne’nin hayatında önemli bir dönemeç olacaktır. Anne’nin Theo’ya karşı hissettiği bu yakınlık, hem kariyerini hem de aile yaşantısını derinden etkiler. Kariyerindeki başarıyı sorgulamaya başlar ve ailesiyle olan ilişkileri zorlanır. Pierre ile arasında gerginlikler yaşanmaya başlar ve kızlarıyla olan ilişkisi de etkilenir. Anne, içsel çatışmalarla boğuşurken, Theo’ya duyduğu hislerle mücadele etmek zorunda kalır.