Laszlo Toth ve eşi Erzsebet, 2. Dünya Savaşı’nın yıkıcı etkilerinden sıyrılmak ve Amerika’da yeni bir hayat kurmak üzere yola çıkarken, umut dolu bir hikaye yazmaya başlarlar. 1947 yılı, Avrupa’nın acılarından uzaklaşmak isteyen bu çift için bir dönüm noktası haline gelir. Göç ettikleri Amerika, geçmişin karanlığını unutturmaya çalıştıkları bir sahne olur. Laszlo, 30 yıl boyunca mimari projeleriyle Avrupa’nın estetik geleneğini yeni dünyaya taşımayı hedeflerken, aynı zamanda kendi iç huzurunu da bulmaya çalışır. Yapılarındaki zarafet ve detaycılık, Amerika’nın modernizminin inşasında önemli bir rol oynar. Ancak, hiç beklemedikleri bir anda tanıştıkları zengin bir müşteri, hayatlarını bambaşka bir yöne çekmeye başlar. Bu yeni gelişme, onların yaşamında büyük değişimlerin habercisi olur.