Paris’in ışıltılı gecelerinde, Mahur’un içindeki hüzünle başlayan bu yolculuk, onun kararlılığını ve cesaretini yansıtıyordu. Ahmet Kaya’nın izinde, bir belgesel film yapma arzusu değil, aynı zamanda bir adamın derinliklerine inme isteği vardı. Mahur’un adımları, sadece Ahmet’in müzik kariyerine değil, aynı zamanda Fransa’da yaşadığı acı dolu anılara da dokunuyordu. Marmara depremi, Ahmet’i geri dönüşsüz bir yola sürüklemişti ve Mahur, onun yanında durarak tek destek olmuştu. Ancak dönüşleri, beklenmedik sürprizlerle doluydu. Mahur’un aslında Ahmet Kaya’nın kızı olduğunu öğrenmesi, geçmişle yüzleşmenin ve hesaplaşmanın başlangıcıydı. Bu yolculuk, sadece Ahmet’in duygusal dönüşüne değil, aynı zamanda Mahur’un kendi kimliğini bulma sürecine işaret ediyordu.